Çok konuşan Satışçı Pazarlamacı
Çok konuşan biri gördük mü çevremizde, hemen şunu deriz; ‘Aaaaa bu kişi iyi pazarlamacı olur.’ Peki gerçekler böyle mi yoksa bu görüş sadece bir yanılsamadan mı ibaret? Belki de neyi görmek istiyorsak onu görüyoruz. Bizim pazarlama ya da satış yapan kişi algımız sadece konuşan kişi üzerine. Yeter ki konuşsun, hemen ‘İyi satar bu.’ diyoruz. Evet
Çok konuşan biri gördük mü çevremizde, hemen şunu deriz; ‘Aaaaa bu kişi iyi pazarlamacı olur.’ Peki gerçekler böyle mi yoksa bu görüş sadece bir yanılsamadan mı ibaret?
Belki de neyi görmek istiyorsak onu görüyoruz. Bizim pazarlama ya da satış yapan kişi algımız sadece konuşan kişi üzerine. Yeter ki konuşsun, hemen ‘İyi satar bu.’ diyoruz.
Evet şu nokta çok doğru, satışın en önemli noktalarından biri gerçekten de konuşabilmektir. Düzgün konuşamayan kişi, ne kadar istese de ürününü iyi sunan bir insan olamaz. Yalnız biz işte bu noktada karıştırıyoruz, sanıyoruz ki kişi konuşmalı ama çok konuşmalı. Aslında kişinin çok konuşmasından öte dolu konuşmasıdır önemli olan. Nasıl mı? Bir kere pazarlamacı ya da satışçı ürününe ciddi manada hakim olmalıdır.
Yani karşısındaki insana ne sunuyorsa, o ürünü tam manası ile tanımalıdır. Ürünün iyi noktalarını da zayıf noktalarını da çok iyi bilmelidir. Karşısındaki insanın soracağı soruları eksiksiz ve tatmin edecek bir şekilde yanıtlamalıdır. Şimdi düşünün. Ürünü almaya niyetlendiniz, bir soru sordunuz, karşınızdaki insan size konuştu da konuştu ama sorunuza cevap alamadınız. Tatmin olur musunuz? Tabi ki de hayır.
Sadece bu değil tabi ki, konuşmaktan öte, aslında pazarlamayı ya da satışı yapan kişinin başka önemli bir meziyeti daha olmalıdır; dinlemelidir. Kişi iyi bir dinleyici olabilmelidir. Çünkü insanlar ürünlerden öte, ilk başta kişilere güvenirler. Karşısındaki insanın verdiği güven, alıcı açısından çok önemlidir. Tekrar kendi açınızdan düşünün. Bir kişiden ürün alacaksınız ama kişiye güvenemediniz bir türlü. Kişi konuşuyor ama boş buluyorsunuz, söyledikleri sizi tatmin etmiyor. İki dakika konuşuyorsunuz, hemen lafınızı kesip, ‘Abicim şöyle, ablacım böyle.’ ya da ‘Aman hanımefendi, yok öyle değil beyefendi.’ gibi başlıyor ve durmuyor. Ne yaparsınız? Valla sizi bilemem ama ben en kısa zamanda bu kişiden kurtulmaya çalışırım. Bir gitse de rahat etsem diye gözünün içine bakarım, hatta allem eder, kullem eder yollarım kendisini hızlı bir şekilde.
Aslında toplumun bu algılayışının sorumlusu da maalesef ki sektör içinde yer alan, iyi ve doğru duruş sergileyemeyen kişiler. O kadar çok gördük ya da görüyoruz ki böyle örnekler, ister istemez beynimize kazınıyor, hatta sanki kodlarımıza giriyor, yanlış yapılan şeyleri doğru gibi, doğru yapılan şeyleri yanlış gibi algılıyoruz. Bu yüzdendir ki, toplumun bu algısını değiştirmek yine iyi olanı bilerek, görerek ve iyi olanlara şans vererek ancak düzelebilir diye düşünüyorum. Dilerim ki, işini iyi yapan, düzgün insanlarla yollarımız kesişsin de, biz de güzel örnekleri görüp, bakışımızı ve algılayışımızı buna göre değiştirelim.